-
1 зарекаться
-
2 зарок
-
3 forswear
tövbe etmek, birakmaya yemin etmek -
4 abschwören
tövbe etmekvazgeçmek -
5 repent
v. pişman olmak, pişmanlık duymak, tövbe etmek* * *pişmanlık duy* * *[rə'pent]1) ((especially in religion) to be sorry for one's past sins.) tövbe etmek2) ((with of) to wish that one had not done, made etc: He repented of his generosity.) pişman olmak•- repentant -
6 давать
vermek; getirmek,kazandırmak; atmak,vurmak; müsaade etmek,bırakmak* * *1) врз vermekдава́ть де́ньги — para vermek
дава́ть уро́ки — ders vermek
дава́ть конце́рты — konser vermek
дава́ть возмо́жность — olanak vermek
дава́ть взя́тки — rüşvet vermek
в тот день дава́ли "Оте́лло" — o gün "Otello" oynanıyordu
э́то не ка́ждому дано́ — bu herkesin harcı / kârı değildir
не ка́ждому поэ́ту бы́ло дано́... —...mak her şaire nasip olmamıştır
2) ( приносить как результат) getirmek; kazandırmak; vermekдава́ть при́быль — kâr getirmek
дава́ть хоро́шие урожа́и — iyi ürünler vermek
со́лнце даёт тепло́ — güneş ısı verir
золота́я меда́ль даёт (кома́нде) пять очко́в — altın madalya beş puandır
это тебе́ ничего́ не даст — bu sana hiç bir şey kazandırmaz
э́тот го́род дал (ми́ру) мно́гих изве́стных учёных — bu şehirden birçok ünlü bilim adamı yetişmiştir
э́то расте́ние цвето́в не даёт — bu bitkinin çiçeği olmaz
3) ( наносить удар) atmak; vurmak4) в сочетании с некоторыми сущ. (производить делать)дава́ть знак / сигна́л — işaret vermek
дать два вы́стрела — iki el ateş etmek
дава́ть звоно́к — zil çalmak
5) vermekдава́ть обеща́ние — vaatte bulunmak, vaad etmek
дава́ть указа́ние — talimat vermek
дава́ть разреше́ние — müsaade vermek, müsaade etmek
6) (позволять, предоставлять возможность) müsaade etmek; bırakmak; часто переводится глаголом понудительного залогадай пройти́ — müsaade et de geçeyim
он не дал мне отве́тить — cevap vermeme vakit bırakmadı
не дава́ть спать кому-л. — birini uyutmamak
он не даст нам встре́титься — bizi görüştürmeyecek
не дать вспы́хнуть войне́ — savaşın patlamasına yol vermemek
он не дава́л себя́ сфотографи́ровать — fotoğrafını çıkartmazdı
дава́ть вы́пить — içirmek
дава́ть поню́хать — koklatmak
мы стара́лись не дать ему́ оторва́ться / уйти́ вперёд (о гонщике) — onu kaçırmamaya gayret ediyorduk
7) разг. ( определять возраст по внешнему виду) göstermekему́ бо́льше 20 (лет) не дашь — 20 yaşından fazla göstermiyor
8) разг., повел., в соч.дава́й дружи́ть — gel dost olalım
дава́й потанцу́ем / танцева́ть — gel dans edelim
дава́й пиши́! — haydi yaz!
дава́йте рабо́тать вме́сте — gelin beraber çalışalım
дай, ду́маю, пойду́ посмотрю́ — gidip bakayım dedim
дава́й я тебе́ помогу́ — yardım edeyim sana
••дать знать кому-л. — birine duyurmak
недоста́тки даю́т себя́ знать — eksikler kendini duyuruyor
он прие́хал, не дав знать — habersiz geldi
он не дал себе́ труда́ поду́мать — düşünmek zahmetine girmedi
дава́ть кому-л. поня́ть — ihsas etmek
дава́ть сло́во — söz vermek
дать себе́ сло́во не... — bir şeye tövbe etmek
дава́ть показа́ния — ifade vermek
-
7 forswear
v. tövbe etmek, yemin etmek, yeminle inkâr etmek* * *yeminle inkar et* * *[fo:'sweə]past tense - forswore; verb(to give up; to stop: He has forsworn all his bad habits.) yeminle terketmek -
8 abjure
v. tövbe etmek, yeminle vazgeçmek, vazgeçtigine dair yemin etmek; dönmek (dininden)* * *vazgeç -
9 swear off
bırakacağına yemin etmek, tövbe etmek -
10 swear to give up
bırakacağına yemin etmek, tövbe etmek -
11 swear off
bırakacağına yemin etmek, tövbe etmek -
12 swear to give up
bırakacağına yemin etmek, tövbe etmek -
13 тәүбә итү
tevbe etmek, tövbe etmek -
14 vow not to do it again
v. tövbe etmek -
15 vow not to do it again
v. tövbe etmek -
16 abschwören
abschwören v/i <unreg, -ge-, h> -e tövbe etmek -
17 abschwören
ab|schwörenirr vi1) seinem Glauben \abschwören dinden imandan olmak, dinı inancını yitirmek2) ( dem Alkohol) tövbe etmek (-e)
См. также в других словарях:
tövbe etmek — bir günah veya suçu bir daha yapmamaya söz vermek Bir daha senin ismini ağzına almamak için tövbe eder. O. C. Kaygılı … Çağatay Osmanlı Sözlük
tövbe — is., Ar. tevbe İşlediği bir günah veya suçtan pişman olarak bir daha yapmamaya karar verme Birleşik Sözler tövbe ayları büyük tövbe ayı küçük tövbe ayı Atasözü, Deyim ve Birleşik Fiiller tövbe etmek … Çağatay Osmanlı Sözlük
istiğfar etmek — tövbe etmek Hicaz a gitmiş, Beytullah a yüz sürerek tövbe ve istiğfar etmişti. R. N. Güntekin … Çağatay Osmanlı Sözlük
Müslüm Gürses — (* 7. Mai 1953 in Fıstıközü, Provinz Şanlıurfa; bürgerlich Müslüm Akbaş) ist ein türkischer Schauspieler und Sänger. Seine Lieder werden zur Musikrichtung des Arabeske gezählt, wobei sich jedoch auch zahlreiche türkische klassische und… … Deutsch Wikipedia
büyük — sf., ğü 1) Boyutları, benzerlerinden daha fazla olan (somut nesne), makro, küçük karşıtı Büyük ağaçların altında, gazinoya doğru gidiyoruz. Y. Z. Ortaç 2) Çok, ortalamayı aşan (soyut kavram) Büyük bir cevap sıkıntısı geçirdikten sonra itiraf etti … Çağatay Osmanlı Sözlük
istiğfar — is., din b., esk., Ar. istiġfār 1) Tanrı dan suçlarının bağışlanmasını dileme 2) Tövbe etme Atasözü, Deyim ve Birleşik Fiiller istiğfar etmek … Çağatay Osmanlı Sözlük